Meşepalamudu Çocuk Evi

Hakkımızda

Ben Özlenen Kutlar, eğitimini aldığım Endüstri Mühendisliği’ni 9 yıl yaptım, anne olduktan sonra ve iş olarak da çocukların
bu güzel dünyasına girmeye karar verdim. Meşe Palamudu Çocuk Evi’ni kurarken hep, oğlumu, kızımı da rahatlıkla getirebileceğim
kalitede ( ortamı, eğitimi, çalışanları ) bir yer olması düşüncesi ile hareket ettim.

Meşe Palamudu Çocuk Evi’ni tasarlarken, anaokulunun sadece çalışan annelerin çocuklarını bıraktıkları
klasik anaokulu anlayışının ötesinde bir yer olmasını hedefledim.
Çocukların bakımına ve onların zaman geçirmelerine dayanan, çocuğa rutin gelişiminin dışında fazla bir şey katmayan,
en fazla ilköğretim öncesinde bazı kavramların öğretilmesinden ibaret olan klasik anaokulunun günümüzde yeterli olmadığını
düşünüyorum. Maalesef bu klasik anaokulu anlayışı, annesi çalışmayan veya bakıcısı olan çocukların,
“ne gerek var, evde daha iyi bakılır” denilerek okulöncesi eğitimden mahrum kalmalarına neden oluyor.
Halbuki 2-6 yaş, çocuğun kişiliği, kendini algılaması, dünyaya bakışı gibi önemli konuların belirlendiği, gelecekteki
eğitim ve çalışma hayatını çok etkileyecek, mutlaka değerlendirilmesi gereken bir dönem.

Bu dönemi değerlendirmek, klasik anaokulu anlayışını aşmak derken, elbette çocuğu kapasitesinin üzerinde yüklemekten bahsetmiyorum;
bunun gibi çocuğa bilgi veya yetenek anlamında bir şeyler katmakla birlikte, çocuğun çok daha değerli bazı yeteneklerini, kişilik özelliklerini
kaybettiren uygulamaları da doğru bulmuyorum. Örneğin sadece yabancı dilin konuşulduğu okullar var, böyle bir ortamda çocuk elbette yabancı dili öğrenecektir,
ancak bu dönemde çocuk kendini ifade edememesi nedeniyle çok daha fazla şeyi kaybedecektir. Benzer bir şekilde, bugün LGS, ÖSM derken bütün eğitim sistemimiz
sınav maratonuna, çocuklar da yarış atına dönmüş durumda, bu yarışta en ufak bir avantaj kazanmak için herşey yapılıyor, bu durum ilköğretim aşamasında öğrenilecek
konuların okulöncesinde verilmesine kadar gitti. Halbuki bazı kavramların öğrenilmesi için çocuğun bilişsel gelişim seviyesinin uygun olması gerekir, bu tür zorlamalar
çok az fayda sağlarken, bu dönemde verilebilecek çok daha değerli yeteneklerin kazandırılmasına da ket vurur.

Hedeflediğim ideal anaokulu, klasik anaokulu anlayışının ötesine geçen, çocukları bilgi ve becerilerinin, yeteneklerinin üzerinde zorlamadan; sahip oldukları yetenekleri
geliştirecek, onları araştıran, sorgulayan, yaratıcı bireyler olmaları için gereken kişilik özelliklerini katan, böylece geleceğin başarılı bireylerini yetiştiren bir anaokulu idi.

Uzun araştırmalar sonucunda eğitim metodu olarak Regio Emilia yönteminde karar kıldık; bu yöntemi seçmemizdeki ana neden çocuk merkezli olması ve uzun yıllardan beri
geleceğin başarılı bireylerini yetiştirmek için uygulanması idi. Aslında bu yöntem ikinci dünya savaşından sonra İtalya’nın Regio Emilia kasabasında aileler ve
öncü eğiticimlerin okulöncesinde çocuklara daha bir eğitim verme amacıyla başlayan çalışmalarına, yerel yönetimler ve üniversitelerin de destek vermesi ile örnek bir uygulama
olarak ortaya çıkmış olan ve sürekli geliştirilen bir yöntem. Bu yöntem çocuğa değer verdiği için araştıran, sorgulayan, yaratıcı, kendine güvenen bireyler yetiştirmek konusunda
çok başarılıydı. Bu kararımızın ne kadar doğru olduğunu, Çoklu Zeka Kuramı’yla eğitimde bir devrim yaratan Howard Gardner’ın ağzından, örnek uygulama olarak Regio Emilia yöntemini dinlediğimizde gördük.

Doğrusu ilk yıllarda oldukça zorluk çektik; mekanımız Regio Emilia yöntemi için çok uygun idi; ortam yine Regio Emilia için düzenlenmiş idi; metodu teorik olarak biliyorduk; ancak öğretmen tarafı Regio Emilia’da klasik eğitim metodundan çok farklı idi. Örneğin öğretmenin öğretmek yerine çocuğun öğrenmesi için ortam hazırlaması gerekiyordu; önceden hazırlanmış hazır şablonlar yerine, yaratıcılığı destekleyen uygulamalar bulması gerekiyordu; göstermek – anlatmak yerine, çocukla beraber keşfetmesi gerekiyordu; önceden belirlenmiş bir programı uygulamak yerine, öğrenci merkezli hareket etmesi gerekiyordu. Elbette, tüm bunlar öğretmenlerimizin mezun oldukları yerlerde ve daha önce çalıştıkları kurumlarda öğrendiklerinden, oldukça farklı, hatta bazı durumlarda ters idi. Dolayısıyla, daha önceden yapılmış/öğrenilmiş tüm uygulamaları bir kenara bırakarak, yeni uygulamalar geliştirmek gerekti. Aradan geçen zaman içerisinde, hem teorik olarak hem de pratik olarak Regio Emilia yönteminin uygulanması konusunda standartları oturttuk. Yeni gelen arkadaşlarımızın bile kolaylıkla uyum sağladığı bir sistemi oluşturduk. Bu gün, Regio Emilia yöntemini en başarılı uygulayan okullardan birisi hatta birincisi olduğumuzu rahatlıkla söyleyebilirim. Öğrencilerimiz gittikleri okullarda göze çarpıyorlar, hem velilerden hem de çocukların yeni öğretmenlerinden gelen olumlu geri bildirimler hedefimize ulaştığımızı gösteriyor.

Meşe Palamudu Çocuk Evi isminin hikayesi
Yuva için isim düşünürken, Doğan Cüceloğlu’nun insan potansiyelinin farkındalığı ile ilgili çalışmasını hatırladım. Bu çalışmada; insanın bir potansiyel olduğunun farkında olunan bir ortamda, çocuğun kendi özel yetenekleri, eğilimleri ile bu dünyaya gelmiş bir potansiyel yumağı olduğunun bilindiği ve bu potansiyelin ne olduğunun araştırıldığından bahsedilir.

Ve denir ki; potansiyelin ne olduğunun farkında olmayan bir kişi için bir meşe palamudu çok da önemli değildir, Ayağıyla ezebilir, taş gibi duvara atabilir…

Oysa potansiyelin ne olduğunu bilen kişi için Meşe Palamudu, taştan çok daha değerlidir, çünkü o meşe palamudunda geleceğin meşe ağacını hatta meşe ormanını görür, uygun ortamı sağladığı taktirde tek bir tohumun tüm Türkiye’yi yeşillendirebilecek bir potansiyeli olduğunu bilir.

Bizler de çocuklarda geleceğin başarılı yöneticilerini, sanatçılarını, bilim adamlarını, devlet adamlarını, iş adamlarını ( ve elbette kadınlarını ) gördüğümüz; çocukların varolan potansiyeli ortaya çıkartmayı hedefleyen ortamı oluşturduğumuz anaokulumuzun adını Meşe Palamudu Çocuk Evi koyduk.

mesepalamudu-anaokulları

mesepalamudu-anaokulu

mesepalamudu-cocukevi

mesepalamudu-kresi